ben ufakken bir kuru yük gemimiz vardı. zamanla kurüyüp gitti. o gidince hiçbir şey eskisi gibi olmadı. ve babam artık saçlarını boyamaktan vazgeçmişti. ilk kez, ‘bir rengin zulmüne boyun eğen bir insan’a tanık oluyordum. tankımız olmamıştı hiç ama. babam genç göstermiyordu artık. ne hüzünlü. ailece 3 gün zeytin yemiştik.
ben ufakken yaşadığımız binanın giriş katı garajdı. ama o zamanlar şehirde gar azdı. biz orayı ahır olarak kullandık 1 hafta; bir keresinde. sonra onun orada ölüp gitmesi, o gidince hiçbir şey eskisi gibi olmamıştı. seni yediğimiz için üzülme. ‘çünkü bunu bile açıklayabilirler.’
ben ufakken ayın 3 haftası mutsuz olurdum. 1 haftası ise tuzsuz ayran. annemin sonu gelmeyen bir ‘iyi gelir listesi’ vardı. benimse yalnızca 3 hakkım vardı.
kullanmıyordum.